RENGÂRENK BOZKIR

RENGÂRENK BOZKIR

Bozkır, ismiyle tezat yemyeşil bir diyar… Bu diyar hep rengârenktir. İnsanı da rengârenktir, doğası da. Civar ilçelerle mukayese edilince daha da bir fakında oluyorsunuz farkının. Nedir Bozkır farkı, ne olursa olsun değişmeyen insani değerleri, küçük ama içinde her şeyi bulabileceğiniz Cuma pazarı. Her sanat kolundan yetişmiş insanlar, aynı sanat kolunda faaliyet göstermesine rağmen Ahilik geleneğini bozmadan neşe ile yapılan esnaf sohbetleri.
 Bu sabah evden çıkıp işe doğru yürürken bir daha gözlemledim canım Bozkırımı. Çökelez yolundan yürüyorum çarşıya doğru. Ben işe giderken Endüstri Meslek Lisesi Öğrencileri de okula doğru ilerliyorlar. Değişik değişik köylerden gelen deli fişek öğrenciler. Kimisi kankasının koluna girmiş sarhoş misali sallana sallana yürüyor, kimisi arkadaşı ile şakalaşarak koşturuyor. Kızlar fiskos fiskos gülüşüyorlar içlerinden. Delikanlılık, kızların peşinde de genç çocuklar…
 Mobil petrolü geçince Çarşambanın uğultusu duyuluyor kulaklarıma. Tarihi Selçuklu köprüsünün önünde ki o minnacık sekiden akan sular sabahın serinliğiyle bütünleşince ayrı bir senfoni oluyor. Hemen kaldırımda ki dişbudak ağaçlarının sararmış dökülen yaprakları… Halk bankasının bankamatiğinin önü her zaman ki gibi dolu. Yaşlıların çoğunun gözü iyi almadığı için hiç tanımadığı kişilere bankamatiğini verip şifresini söyleyip maaşını çektiriyor.
Yoldan geçen beş kişiden birinin elinde dumanı üstünde, sıcacık pide, evine ya da işine gidiyor. Taşekmeğin içinde pide ve peynirli sırası bekleyen insanlar. Köprüye yaklaşınca ağarmış saçları ile Ramazan Petek yine elinde bir süpürge dükkânının çevresini süpürüyor. Köprünün başında bizim Karadenizli Mustafa Usta. Camekânlı arabasının üstünde peynirli ve kıymalı böreklerini satıyor. Selamlaşıyoruz.
Eski belediye binasının önünde. Anıt alanının dışında  elma sandıkları açılmış, sarı  golden kırmızı starking elması Amasya, ve arapgızı . Seydişehir yolu üzerinde ki esnaflar sergilerini açıyor. Lokantalarda çorba içen müşteriler. Bismillah deyip bende açıyorum işyerimi.’’Rabbim, kazancımızı helal ve bereketli kıl. Bismillahirrahmanirrahim.

Gün bitiyor. Akşam kepengi kapatıp yandaki esnaflarla selamlaşıp düşüyorum yola. Hava karanlık, yollarda mesai bitiminin hareketliliği var. Elmacılar sandıkları toplamış. Büyük köprüye gelince şöööyle bir bakınırım. Sokak lambalarının suya vuran şavkına. Çok hoş bir manzara görürsem kurarım makine mi iki kare fotoğraf alırım. Sonra öbür tarafa Asar Tepeye doğru bir bakarım. Asar Tepe de projektör ışığında dalgalanan şanlı bayrağımıza bakar göğsümü kabartırım.
Penceresinde dizili sıcak somunların kokusunu alır girerim Taşekmeğe. Bir tane sıcak somun alır çıkarım. Markete girer market çalışanları ile laflar bir liralık kabak çekirdeği alır düşerim Çökelezin yoluna. Çocuk parkında kadınlar oturur, ya da ayaküstü sohbet ederler genelde o saatlerde. Bazen de ebeveynleri ve çocukları yürüyüş yaparlar parkta oynarlar. Onlara bir tebessüm eder. Devam ederim. Böylece biter bir günüm daha…
10-11-2010 ÇARŞAMBA
 Hüseyin DUMRU

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.